The following paper brings together the history of the Atlantic slave trade in the seventeenth century and Hugo Grotius’s treatment of slavery, war, and trade in the De iure belli ac pacis. In this paper I focus on the practices of slave raids during the trade in the 1630s through the 1640s in Central and West Africa. The practice of slave raids was often described and categorized by both Africans and Europeans as war or acts of war. I argue that (...) given Grotius’s depictions of a solemn war, it is difficult to legally distinguish an intent to enslave in a raid from an act of war against an enemy nation. (shrink)

In their contribution to the rapidly developing field of research on psychedelic medicine, Glenn Cohen and Mason Marks shed light on a frequently overlooked but critical aspect of ethical considera...

İslam inancının “aslü’l-usûlü”nü teşkil eden ilâhiyât bahsi, kelâm ilminin en önemli ve karmaşık konularındandır. İlk dönemlerden itibaren Allah’ın zatı, sıfatları ve fiilleri başta olmak üzere ulûhiyet meselelerine dair farklı görüşler ileri sürülmüş ve mühim düşünce ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Sünnî kelâmı tesis edenlerden biri olan Ebû Mansûr el-Mâtürîdî de ilâhiyât alanına giren bu hususlarda geniş bir perspektifle özgün fikirler ortaya koymuştur. Mâtürîdî, Allah’ın zâtı ve sıfatları alanına giren mevzularda büyük ölçüde nakle bağlı kalmış, te’vilde bulunması gerektiğinde de özellikle “Allah’tan teşbihin nefyi” (...) hususuna ayrı bir önem vermiştir. O, Allah’ın evrendeki tasarruflarını ifade eden ilahî fiiller konusunda ise sık sık ilahî hikmete vurguda bulunmuş ve Allah’ın kâinatı yaratma amacı gibi insan idrakini aşan hususlarda mutlaka derin ilahî hikmetlerin bulunduğunu bilmemiz gerektiğini belirtmiştir. Bu çalışmada ulûhiyet meselelerinden olan rü’yetullah, Allah’ın arşa istivâsı, Allah’ın kâinatı yaratma amacı, Allah’ın zararlı nesneleri ve şerri yaratmasının hikmeti ve Allah’ın mekânla sınırlandırılamayacağı konularına dair İmam Mâtürîdî’nin yaklaşımlarına yer verilecektir. (shrink)

As the world keeps advancing, the need for automated interconnected devices has started to gain significance; to cater to the condition, a new concept Internet of Things has been introduced that revolves around smart devicesʼ conception. These smart devices using IoT can communicate with each other through a network to attain particular objectives, i.e., automation and intelligent decision making. IoT has enabled the users to divide their household burden with machines as these complex machines look after the environment variables and (...) control their behavior accordingly. As evident, these machines use sensors to collect vital information, which is then the complexity analyzed at a computational node that then smartly controls these devicesʼ operational behaviors. Deep learning-based guessing attack protection algorithms have been enhancing IoT security; however, it still has a critical challenge for the complex industries’ IoT networks. One of the crucial aspects of such systems is the need to have a significant training time for processing a large dataset from the networkʼs previous flow of data. Traditional deep learning approaches include decision trees, logistic regression, and support vector machines. However, it is essential to note that this convenience comes with a price that involves security vulnerabilities as IoT networks are prone to be interfered with by hackers who can access the sensor/communication data and later utilize it for malicious purposes. This paper presents the experimental study of cryptographic algorithms to classify the types of encryption algorithms into the asymmetric and asymmetric encryption algorithm. It presents a deep analysis of AES, DES, 3DES, RSA, and Blowfish based on timing complexity, size, encryption, and decryption performances. It has been assessed in terms of the guessing attack in real-time deep learning complex IoT applications. The assessment has been done using the simulation approach and it has been tested the speed of encryption and decryption of the selected encryption algorithms. For each encryption and decryption, the tests executed the same encryption using the same plaintext for five separate times, and the average time is compared. The key size used for each encryption algorithm is the maximum bytes the cipher can allow. To the comparison, the average time required to compute the algorithm by the three devices is used. For the experimental test, a set of plaintexts is used in the simulation—password-sized text and paragraph-sized text—that achieves target fair results compared to the existing algorithms in real-time deep learning networks for IoT applications. (shrink)

Tanıtımını yapacağımız “Ezilenlerin Pedagojisi” adlı bu eser Brezilyalı yazar Paulo Freire’nin uluslarası alanda ün kazanmasına vesile olan meşhur kitabıdır. Onun bu kitabı eğitimin toplumu dönüştürücü gücüne işaret etmesi ve eğitimin toplumu yeniden şekillendirmede nasıl bir rol oynadığına dikkat çekmesi ile öne çıkmıştır. Kitap eğitim, din, siyaset gibi kurumları dolaylı olarak konu edinmesi ile eğitim sosyolojisi, din sosyolojisi, kurumlar sosyolojisinin alanlarına dâhil edilebilecek bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Günümüz toplumlarının yapısına dair kendi toplumu üzerinden etkili çözümlemelerde bulunması, kültürel istilaya ve kapitalist işgale (...) karşı yerel olanın uyandırılması için öneriler getirmesi kitabın eğitimle ilgili sancılar yaşayan Türk akademik camiasında da okunmasını gerekli kılmaktadır. Freire, eğitim süreçlerinde yeni bir kendilik bilinci edinen ve kendilerini içinde buldukları sosyal duruma eleştirel bakmaya başlayanların pek çok durumda onlara bu katılım imkânını vermeyen toplumu dönüştürmek üzere harekete geçtiklerini kendi tecrübeleri ile deneyimlemiştir. Ezilenlerin Pedagojisi bu tecrübelerini sistematize ederek çözüm önerileriyle okuyucuya sunduğu bir çalışmadır. Her ne kadar arka planda yazarın ideolojik görüşlerinin varlığı hissedilse de reel politik ve insana dair psikolojik dinamikleri akademik bir lisanla analiz etmesi yönüyle okuyucuya zengin bir içerik sunan çalışma okunması gerekli metinler arasındadır. (shrink)

Son yıllarda eğitim sistemlerinde teori ve uygulama arasındaki açıklığı gidermeye yönelik bir girişim olarak beceri temelli eğitim ön plana çıkmaktadır. Teorik temelleri hem davranışçı hem de gelişimci kuramlara uzanan beceri temelli eğitimin dünyadaki öncelikli uygulama alanı mesleki eğitimdir. 2018 yılında gerçekleştirilen öğretim programı revizyonları ile Türkiye’de diğer derslerle birlikte Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi öğretim programları da bu modele göre yapılandırılmıştır. Ahlak ve eğitimi için yeni olan bu durum öncelikle ahlakın bir beceri olarak görülüp görülemeyeceği ve ahlakın beceri temelli (...) bir anlayışla öğretiminin imkanına ilişkin soruları gündeme getirmektedir. Bu bağlamda makalenin amacı ahlaki kişiliğin gerektirdiği becerilerin neler olabileceğini araştırarak beceri temelli bir ahlak eğitimi için hangi ahlaki becerilere odaklanılması gerektiğini incelemektir. Çalışma ahlaki gelişim ve beceri temelli eğitim literatürüne dayalı betimsel analiz yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. (shrink)

Bu makalede İşrakî felsefe geleneğinin önemli bir düşünürü olan İbn Tufeyl’in, Hayy b. Yakzan isimli eserinde ortaya koymuş olduğu dini tecrübeyi ve mahiyetini ele aldık. Konuyu temellendirmek için öncelikle dini tecrübeden ne anladığımızı ve çeşitlerinin ne olduğunu tespit etmeye çalıştık. Daha sonra İbn Tufeyl’in felsefi ve teolojik arka planının ne olduğunu tespit ettik. Burada kilit rolü, İbn Sina oynamaktadır. Ancak Sühreverdî’nin görüşleri de önemli bir yer tutmaktadır. İbn Tufeyl’in en önemli kaynaklarından biri şüphesiz Gazzâlî’dir. Ancak İslam tasavvuf geleneğinde dînî tecrübe (...) konusu farklı çalışmalarda ele alındığı için Gazzâlî düşüncesine yer vermedik. Sonuç olarak İbn Tufeyl, doğal teoloji üzerinden felsefi bir dînî tecrübeyi konu edinmektedir. (shrink)

Enis Doko bu kitapta 1) ahlakın doğasından hareketle nesnel ahlaki olguların varlığına (ahlaki gerçekçilik), 2) ahlaki gerçekçilikten hareketle ahlaki olguların doğal olgular olamayacağına, 3) doğal olmayan ahlaki olguların varlığından hareketle de Tanrı'nın varlığına ulaşmaya çalışıyor. Göreceğimiz gibi bu üç adımın her biriyle ilgili ciddi sorunlar var.

Hyperscanning studies using functional Near-Infrared Spectroscopy have been performed to understand the neural mechanisms underlying human-human interactions. In this study, we propose a novel methodological approach that is developed for fNIRS multi-brain analysis. Our method uses support vector regression to predict one brain activity time series using another as the predictor. We applied the proposed methodology to explore the teacher-student interaction, which plays a critical role in the formal learning process. In an illustrative application, we collected fNIRS data of the (...) teacher and preschoolers’ dyads performing an interaction task. The teacher explained to the child how to add two numbers in the context of a game. The Prefrontal cortex and temporal-parietal junction of both teacher and student were recorded. A multivariate regression model was built for each channel in each dyad, with the student’s signal as the response variable and the teacher’s ones as the predictors. We compared the predictions of SVR with the conventional ordinary least square predictor. The results predicted by the SVR model were statistically significantly correlated with the actual test data at least one channel-pair for all dyads. Overall, 29/90 channel-pairs across the five dyads presented significant signal predictions withthe SVR approach. The conventional OLS resulted in only 4 out of 90 valid predictions. These results demonstrated that the SVR could be used to perform channel-wise predictions across individuals, and the teachers’ cortical activity can be used to predict the student brain hemodynamic response. (shrink)

Hukuk düzeninin kişiye bahşettiği haklar, iktisadi değer taşıması yönünden “malvarlığı hakkı” ve “şahıs varlığı hakkı” şeklinde esaslı bir ayrıma tabi tutularak incelenmektedir. İktisadi değer taşıyor olması yönüyle şahıs varlığı haklarından farklılaşan malvarlığı hakları, herkese karşı ileri sürülebiliyor olması durumunda “mutlak”, yalnızca borçlu namındaki yükümlüye karşı ileri sürülebiliyor olması halinde ise “nisbî” şeklinde nitelenir. Mutlak mamelek hakları somut bir kütleye sahip olan (cismanî) bir konu üzerine kuruluysa aynî hak adını alır. Aynî haklar, nisbî özellik taşıyan ve dolayısıyla belirli bir şahsın edimi (...) sayesinde ve ancak onun aracılığıyla kullanılan alacak haklarıyla birlikte malvarlığının iki önemli bileşenini oluşturur. Tarihsel süreçte bu iki hak türünü birbirine yaklaştırmaya yönelik çeşitli teşebbüslerde bulunulmuşsa da bu haklar gerek mahiyet gerek hüküm itibariyle farklı kabul edilmeye devam etmiştir. Söz konusu farklılık, hakkın konusu üzerindeki hakimiyetin şekli yani doğrudan veya dolaylı olması bakımından, bahse konu hakların eşyanın aidiyetine etkisi açısından, hakkın mutlak veya nisbî olması cihetinden, sürekli olup olmama yönünden ve makalede etraflıca ele alınacağı üzere öncelik/üstünlük itibariyle ortaya çıkmaktadır. Kara Avrupası hukuk sistemine ait olan bu kavramsal kurgu ve terimlerin muadillerine veya benzerlerine İslam hukuk doktrini içerisinde de rastlanmaktadır. Bu kapsamda fıkıh literatüründe malvarlığı haklarının tümüne şamil olacak şekilde “milk” terimi kullanılmış, hakkın konu edindiği varlığın niteliğine göre de “milkü’l-ayn”, “milkü’l-menfaa”, “milkü’d-deyn”, “milkü’l-habs ve’l-yed” gibi terimler geliştirilmiştir. İnsanlar arasındaki hukuki menfaatlerin karşı karşıya geldiği bazı durumlarda bu iki hak türü arasında tercih yapmak gerekebilmektedir. Bu tarz bir tercih durumunda aynî haklara, ihtiva ettiği yetkiler dikkate alınarak şahsî haklar karşısında bir tür öncelik tanınmıştır. Söz konusu önceliğin en belirgin şekilde görüldüğü yerlerden biri de kiraya verilen malın kira akdi devam ettiği sırada üçüncü kişilere devredilmesidir. Bu noktada İslam hukukunda kira akdinin kişiye kazandırdığı yetkiler Kara Avrupası hukuk sistemine göre farklılık arz eder. Makalede kiracının bu hakkının İslam hukukuna göre -Kara Avrupası hukuk sisteminden farklı olarak- aynî nitelikte kabul edildiği savunulmaktadır. Bunu temellendirmek için kiralanan malın kira müddeti içerisinde üçüncü şahıslara satılması, kiralanması veya gasp gibi haksız fiil şeklinde yorumlanabilecek yollarla intikal etmesi halinde fıkıh doktrininde kiracıya tanınan yetkiler incelenmiş İslam hukukunun bu hususlardaki özgün yaklaşımı klasik ve modern fıkıh eserleri dikkate alınarak, Türk hukukuyla da kıyaslamalar yapmak suretiyle ifade edilmiştir. (shrink)

Zusammenfassung In der vorliegenden Untersuchung wird eine Methodik zur Prognose des sportlichen Erfolgs eines Fußballunternehmens in der Bundesliga aufgezeigt. Um der begrenzten Prognostizierbarkeit des sportlichen Erfolgs Rechnung zu tragen, berücksichtigt das Prognosemodell neben der relativen Spielergehaltssumme, dem relativen Trainergehalt und der Vereinseffizienz explizit den Zufall als Einflussgröße. Das Prognosemodell wird dabei mit Hilfe einer empirischen Untersuchung der Spielzeiten 1996/1997 bis 2002/2003 validiert und spezifiziert. Die Prognose des sportlichen Erfolgs erfolgt mittels Monte-Carlo-Simuladon. Dementsprechend liefert das Prognosemodell keinen einzelnen Erwartungswert für die (...) Platzierung, sondern eine Wahrscheinlichkeitsverteilung. Hieraus lassen sich Wahrscheinlichkeiten für unterschiedliche sportliche Szenarien, wie z.B. den Gewinn der Deutschen Meisterschaft oder die Champions League-Qualifikation, ableiten. Die so ermittelte Wahrscheinlichkeitsverteilung der Platzierung ist wiederum geeignet, für die Einnahmenverteilung eines Fußballunternehmens ebenfalls Wahrscheinlichkeiten zu ermitteln. (shrink)

Tradução de Un inédit de Merleau-Ponty, publicado pela Revue de Métaphysique et de Morale no número 4 do ano 67 (outubro-dezembro de 1962, pp. 401-409). Expressamos nossa gratidão à PUF (Presses Universitaires de France), editora responsável pela revista, na pessoa de Alexandra Pernin, que gentilmente nos concedeu autorização para publicar a presente tradução.

Tradução do texto originalmente intitulado "Dissertation sur la politique des Romains dans la religion", de Charles-Louis de Secondat, barão de La Brède e de Montesquieu. Trata-se de trabalho apresentado no dia 18 de junho de 1716 à Academie Royale des Sciences, Belles-Lettres et Arts de Bordeaux e somente publicado após a sua morte.

Este trabalho apresenta uma tradução, do grego, do capítulo primeiro da carta de Paulo, aos romanos, a partir do texto crítico de Westcott e Hort, de 1885, com uma significativa divergência, em relação às versões, em inglês, King James e NIV1, em português, ACRF2, ARIB3, Católica, NVI4 e Bíblia de Estudo de Genebra, e, em alemão, Luther. As razões dessa tradução estão comentadas em diversos temas, agrupados em quatro partes: Romanos 1:1-7, Romanos 1:8-14, Romanos 1:15-23 e Romanos 1:24-32. (...) Esse comentário é baseado numa breve contribuição do pensamento grego, do contexto de Habacuque, e numa interpretação tematicamente mais coesa que a apresentada pelo comentário de William Hendriksen. Esses temas, por sua vez, envolvem desde questões tradicionais, já bem conhecidas, como o serviço apostólico de Paulo, o nascimento de Jesus, bem como seu senhorio e filiação divina “em poder”, após a ressurreição, assim como a ideia do justo que vive pela fé, a justiça, a ira e a glória de Deus, assim como “novos” temas envolvendo a etnia cristã, o “batismo” final de Jesus, o conhecimento comum, a capacidade eterna, a atividade divina e a concessão de Deus, entre outros. (shrink)

Given its non-invasive nature, there is increasing interest in the use of transcutaneous vagus nerve stimulation across basic, translational and clinical research. Contemporaneously, tVNS can be achieved by stimulating either the auricular branch or the cervical bundle of the vagus nerve, referred to as transcutaneous auricular vagus nerve stimulation and transcutaneous cervical VNS, respectively. In order to advance the field in a systematic manner, studies using these technologies need to adequately report sufficient methodological detail to enable comparison of results between (...) studies, replication of studies, as well as enhancing study participant safety. We systematically reviewed the existing tVNS literature to evaluate current reporting practices. Based on this review, and consensus among participating authors, we propose a set of minimal reporting items to guide future tVNS studies. The suggested items address specific technical aspects of the device and stimulation parameters. We also cover general recommendations including inclusion and exclusion criteria for participants, outcome parameters and the detailed reporting of side effects. Furthermore, we review strategies used to identify the optimal stimulation parameters for a given research setting and summarize ongoing developments in animal research with potential implications for the application of tVNS in humans. Finally, we discuss the potential of tVNS in future research as well as the associated challenges across several disciplines in research and clinical practice. (shrink)

O que se segue é uma apresentação e a tradução de Das Ziel alles Lebens ist der Tod - Schopenhauer und Freuds Todestrieb, de Marcel Zentner, publicado em: RAINER, Specht. Archiv für Geschichte der Philosophie. Berlin: Walter de Gruyter, 1993, vol. 75, p. 319 – 340. Trata-se de um detalhamento dos problemas que envolvem o tópos criado por Freud de que, com seu dualismo dos instintos de vida e de morte, exposto em Além do princípio do prazer, “desaguara no (...) porto da filosofia de Schopenhauer”. As diferenças fundamentais desse dualismo com a dicotomia schopenhaueriana da afirmação e negação da Vontade merecem um esclarecimento pormenorizado – defende Zentner, para que não se perca de vista o fato de que a principal antecipação schopenhaueriana de Freud concerne, antes, ao complexo conceitual articulado em torno à primeira teoria dos instintos, a teoria da repressão e o “modelo estrutural da psique”. (shrink)

Diversas referências que envolvem os temas do germanismo e da aristocracia encontram em Nietzsche e em Brandes um campo bastante fértil. Ambos os autores, comprometidos com a discussão voltada à crítica da cultura ocidental, têm o intuito de fomentar a elevação da cultura, o que alavanca o tema da aristocracia. A dinâmica das forças, que caracteriza o pensamento nietzschiano, manifesta, na aristocracia, a vontade de superação de um povo dotado de espírito. Na recepção que Brandes faz deste tema da aristocracia (...) de Nietzsche, este adquire rasgos de um radicalismo. Por essa razão, o intuito, nesta investigação é o de, num primeiro momento, examinar em que medida a aristocracia, elevada a radicalidade, implica numa leitura que envolva, para além da dinâmica de autossuperação, a de um germanismo, radicado na exaltação da raça. Num segundo momento, o intuito é o de avaliar em que medida as implicações da recepção de Brandes do radicalismo aristocrático, traduzido em moldes de germanismo, enfatizaram a leitura que os nazistas realizaram do pensamento nietzschiano. (shrink)

“Grandes epidemias”, de Émile Littré, é um ensaio que se debruça sobre a história das epidemias e tenta lançar as bases para uma história patológica da humanidade, a partir dessas grandes calamidades. O texto também avança no que Littré chama de “afecções menos grosseiras”, que ele identifica com “doenças nervosas”, considerando‑ as em seu caráter epidêmico. Essa transição entre duas categorias de infortúnios de ampla repercussão abre uma série de questões concernentes à definição mesma de epidemia, e nos dá a (...) oportunidade de pensar a peste como metáfora. Apresentamos aqui uma versão portuguesa deste texto, publicado originalmente em 1836, mas que se mantém muito atual em várias das suas afirmações. (shrink)

Segundo uma célebre tese defendida por Philip Pettit, um agente é livre conquanto cada uma de suas ações seja não somente acessível, mas também não-dominada, no sentido de que ninguém tenha o poder de bloquear o acesso a tais ações. Através de contraexemplos, esse artigo procura demonstrar que a vontade de eliminar a dominação pode diminuir antes que reforçar a liberdade individual.

Thomas Kuhn is mostly known for his contributions to the philosophy of science. However, it was chiefly to investigations in philosophy of language that he dedicated the last part of his career. The aim of this paper is to present a systematic view of Kuhn’s main ideas on this subject. I start by describing his theory of concept, in particular what he says about kind terms. Such terms, acquired in blocks that form contrast sets or “taxonomies,” are learned through ostensible (...) definitions. Next, I analyze Kuhn’s concepts of “meaning” and “truth.” Finally, I discuss a second type of kinds terms, not fully investigated by him, which is learned together with scientific laws. Resumo Thomas Kuhn é conhecido principalmente por suas contribuições para a filosofia da ciência. No entanto, foi em grande medida à filosofia da linguagem que ele dedicou a última parte de sua carreira. O objetivo deste artigo é apresentar uma visão sistemática das principais ideias de Kuhn sobre esse assunto. Começo descrevendo sua teoria do conceito, em particular o que ele diz sobre termos para espécie. Tais termos, aprendidos em blocos que formam conjuntos de contraste ou “taxonomias”, são aprendidos através de definições ostensivas. Em seguida, analiso as concepções de Kuhn de “significado” e “verdade”. Finalmente, discuto um segundo tipo de termo para espécies, não totalmente investigado por ele, que é aprendido junto com as leis científicas. (shrink)

Football supporter violence in Indonesia is a significant issue exacerbated by sensationalist media coverage that often emphasizes conflict and negative stereotypes. This study analyzes how media framing influences football supporter behavior and public perception, using Galtung's peace journalism theory as a framework. Employing a qualitative research design, data were collected through semi-structured interviews, participant observations, and content analysis of media reports. The findings reveal that sensationalist reporting and negative portrayals of supporters contribute to increased tensions and aggressive behaviors. Conversely, though (...) rarely used, peace journalism techniques potentially de-escalate conflicts and promote positive interactions. The study highlights the critical role of cultural and socio-economic factors in shaping media narratives and supporter behavior, suggesting the need for context-sensitive peace journalism. These results advance the theoretical understanding of media framing and conflict resolution and emphasize the importance of ethical journalism. Practical recommendations include adopting balanced reporting practices, collaborative campaigns between media and sports organizations, and further research into the long-term effects of media framing. By promoting responsible journalism, stakeholders can help mitigate violence and foster Indonesia's more inclusive and peaceful football culture. (shrink)

Nota do tradutor: O escopo da psicologia é o primeiro capítulo do tratado The principles of psychology (Os princípios de psicologia) de William James (1842-1910), publicado originalmente em 1890. Nesse capítulo inaugural, James enfrenta uma questão central e perene na psicologia: a necessidade (e dificuldade) da demarcação do campo psicológico. Como representante de uma tradição que ainda falava da psicologia no singular, James vê na multiplicidade de assuntos, métodos e problemas da psicologia um desafio para uma disciplina que se pretendia (...) científica. De um lado, era necessário assumir o caráter plural dos assuntos que merecem ser agrupados pela palavra psicologia, negando um reducionismo grosseiro, que, em favor de uma integração teórica, alijasse a “vida mental” de sua riqueza imanente. De outro lado, havia ainda a esperança de uma sistematização que pudesse evitar a completa fragmentação do campo psicológico. A história parece ter mostrado que a preocupação de James era, de fato, legítima, pois o que se viu a partir do século XX foi o fracasso de diferentes sistemas de psicologia, levando a um círculo vicioso no qual a dificuldade de demarcação do campo psicológico fragmenta cada vez mais a psicologia, o que, por sua vez, torna ainda mais distante a possibilidade de se encontrar critérios que possam sistematizar toda essa diversidade. Nesse sentido, O escopo da psicologia não é apenas uma introdução ao livro Os princípios de psicologia, mas uma introdução à psicologia moderna. (shrink)